Sayfalar

19 Ağustos 2010 Perşembe

?

Canım acımıyor artık,başka türlü bir şey oldu..Çok başka bir durum, değişik bir hal. Yazmak isteyip toparlayamamak da cabası...Sanırım, insanın önce bir silkelenmesi gerek anlaşılabilir şekilde yazabilmesi için...Aslında başımdan aşağı bir kova kaynar su döküldü günlük..Bugün sana 'günlük' diyesim geldi; çocukluğa özenmiş olabilirim belki de...Her neyse, işte o sıcak sular gün geçtikçe daha da yakmaya başladı beni..Neden? sorusu beynimi yiyip bitirirken ve susmayı yeğlerken...İnsan bir başka insan olup çıkıyor..Her seferinde farklı farklı şeyler yaşıyoruz evet, değişik şekillerde yorumluyoruz ve bambaşka yaşıyoruz acıyı da ümitleri de sevinçleri de...Bazı 'en'ler ve 'ilk'ler yerleşiyor özgeçmişimize..Her an yenileri ekleniyor. Ama; biliyoruz ki bazı şeyler var, mucize gibi hani..Hani bir kez başına gelebileceğine inandığın şeyler..İşte bunun telafisi olmuyor..Varlığını tanıdın ya bir kere, sonrasında yokluğu çok büyük bir boşluk getiriyor...En çaresiz durumlarda ise; yapabileceğin tek şey; o yakaladığın şeye bir başkasında sahip olamayacağını kabullenmek oluyor...Yaşadığım süre boyunca, gerçekçi olmaktan kendimi alıkoyamadım hiç..Bu realistlikle, inandığın değerlerin arkasında dimdik durmak birleşince, ortaya 'çılgın' yada 'hayalperest' diye bir kavram çıktı..Herkes, farklı farklı yorumladı ama işin aslı ben de...Bu yazımı beğenmedim..İlk kez içime sinmedi..Sanırım daha fazla silkelenmem gerek..

14 Ağustos 2010 Cumartesi

SU'SAMAK

Bugünlerde, dar bir sokakta fink atmak ile meşgul olan bir kaç kedi yavrusundan biri varsayıyorum kendimi..Sütüm önüme kondu mu, suyum da var mı ilişiğinde..Amenna! Yaşıyorum o zaman. O sokakta sadece misafir bir kedi olduğumun farkındayım. Bunun tam da bilincindeyken işte; bir gölge nüksediyor tabaktaki süte...İçindeki ekmek parçacıkları aniden başka başka cisimlere dönüşüyor. Suya bakıyorum..Onda da durum pek farklı değil; kendimi değil, senin yansımanı görüyorum kıvrımların üzerinde..

Ayna ile su arasındaki tek fark; aynada, istediğin her an görebilirsin kendini ve görmek istediklerini...Suda ise durum şöyledir; sadece, ışıklar yansıdıkça görebilirsin her şeyi. Ve gece, ayışığının yansımasıdır karanlıkta su üzerinde görebilceğin tek parıltı...Aynalar durağandır, kırılgandır, kirlenebilir. Ayna değiştirebilirsiniz sık sık; değişmeyen tek şey gösteren kısmıdır! Su ise her şeye rağmen akar, akar elbet; lakin gün gelir yatağını bulur, gömülür oraya. Ve su; kendini hep yeniler, kirlenmez..

Su; tüm hava şartlarına rağmen hep varolan ve varolacak olan, reddedemeyeceğimiz tek ihtiyaçtır! Kronik refleksler bütünü..!

11 Ağustos 2010 Çarşamba

TANE'M

Yarım kalmış bir cümle gibi,


Yani devrikliğinden bile vazgeçilmiş kelimeler bütünü düşün!


Noktayla virgülün yerini karıştırır gibi,


Özne kim? Nesne nerde diye bakınırken,


Yüklemimi kaybetmişim..


Hadi şimdi adı "biz" olalım öznenin..


Nesnemiz olmasa da olur!


Ve adı "tamamlanmak" olsun yüklemimizin..


Tamamlanmayı eylem bilip en yalın,en mastar haliyle seviyorum seni!..


Kalbime bu kadar yakışacağını bilseydim yüreğinin,


Gözlerimi geleceğin yerden ayırmazdım bunca zaman..


Konuşmayı öğrenirken,ilk olarak adının heceleri dökülürdü herhalde dilimden..


Şimdi tüm zamanları bir zamanda birleştirip


Biz'i biriktiriyorum avuçlarımda..


Seni saklıyorum...

10 Ağustos 2010 Salı

======

İçimde pı pır uçuşan kelebekler mi desem,


Zaman mekan ve bilinmezlik sorusunun boş kalan şıkkı mı desem..


Endişelerin artmasıyla oluşan kalp ağrısı ve duygu bulanması mı desem?


Dilim kararıyor, ruhum dönüyor, çok fenayım..!


Hasta mı oldum sana yani?


Kafamda kendine mikrofon tutmuş bir el,


Ona şaşkın şaşkın bakan bir çift dudak...


Biri diyor ki bekle,


Diğeri diyor ki...Kaç!
Sadece sesim değil, yüreğim de kısık bugün..


İçimde son birkaç günün acıtıcı burkulmaları,


Ne olduğunu anlayamadığım duyguların çatışması


Ve yorgunluk...


Bugün çok yorgunum, çok renksizim!


Akreple yelkovan birbirlerini kovaladıkça


Bende de sürekli birbirine dolanan heyecan ve '..'


O adını kavrayamadığım 'şey'...


Bir adanın küçük mağarasında saklanmak isterdim!


Arada bir güneşi içime çekip


Bazen yağmurlarla birlikte koşup


Ama çoğu zaman gükyüzünü izlemek...


Sanırım en iyi bu gelirdi...

6 Ağustos 2010 Cuma

Oldukça karışık bir duygudur;
Birinin yerine utanmak..
Onun adına, onun utançsızlığına utanmak..
Açık bakiyeleri ben kapatmayacağım artık!
Sadece izleyeceğim...
Her şey öylesine değişken ki,
Benim de bir değişik halim işte bu!
Bugünlerde, bazı anlar böyleyim...
Bazen suskun, bazen ellerim bile yetmiyor
Kelimelerimi susturmaya...
Ve ne çok hüzünlü,
Ne de gerektiği kadar neşeliyim!
Yolun ortasından gidiyorum...