Sayfalar

9 Kasım 2010 Salı

Çelişki

Çelişki; melekle şeytanın en keskin tartışmasıdır.


Ateşle suyun birleştiği anda geriye sadece ıslaklığın kalması gibi, çelişki hali devam ettikçe küle çevirir her şeyi! Kendine ihanet etmek istedikçe, en tehlikeli silahların boy gösterir önünde; güven, bağlılık ve şüphesiz inançlar... Yakıştıramazsın bir okyanusun buzla kaplanabilme ihtimalini! Ve düşünmekten alıkoyamazsın kendini; ' ya yanılıyorsam/yanıltıldıysam? '


Hiçkimse, inandığı değerleri ve inanmasını sağlayan özneyi kolay kolay silip atamaz. Öfke; tüm bunları karalayabilmek için sana teselli saldırıları sunabilir; ama hepsi sahtedir. Bilirsin, böyle şüphesiz inandıktan sonra, korkmak, kaçmak, karalamak yakışmaz...


Ve 'aşk' herkese yakışmaz. Aşk; her babayiğidin harcı değildir. Anladım ki aşkın en becerikli hali; tekil olanıdır. Aşık ile birleşiklik sağlandığı an, belki de yapılması gereken şey; şans dilemektir. Çünkü; her insan, içinde bulunduğu durumun 'aşk' olmadığını kabul edebilecek kadar zeki/cesur olmamakla birlikte, aşk'ı kendine sapan yapıp sadece özgürlük, sadece huzur, sadece sevgi isteyen kuşları gökyüzünden birer birer indirebilme yeteneğine sahiptir... Şans dilemek gerekir; çünkü aşkı, birçoğu eline yüzüne bulaştırmaktan başka bir şey yapamamaktadır!


Ne tuhaf... Aşk'ı tanımlayamayan sayısız insan topluluğu içerisindeyken, şimdilerde bunu yapmakta hiç zorlanmıyorum. Yaşadığım şeyin ne olduğunu, ilk kez bu kadar iyi biliyorum. İlk kez böylesine korkusuz, böylesine gururlu ve hiç olmadığım kadar fedakarım. Kendime söz geçirebileceğim vakit elbette gelecek; fakat bazen 'hayat' oyun oynuyor işte. Çok görüyor bazen 'son arzunuz nedir?' sorusuna verdiğiniz ufacık bir cevabı...


Bugünlerde, şans diliyorum ben de...Ama bu kez kendime değil. Yanılma ihtimallerine...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder