Sayfalar

4 Kasım 2010 Perşembe

İki Yürek Hastası

Nefes almanın bir ritüele dönüşmesi gibi, en derinine yerleşip sana dualar fısıldayan bir 'can' var artık...
Dünyanız yanıyor ve sen o cehennemi bile bile ateşe hapsediyorsun kendini!
Belki de baş edemediğin bir güce karşı boyun eğmenin tek doğru/en soylu eylemidir bu...
Tanrı olsaydım, günah yazmazdım bu eğilişe...
Öyle temiz bir günah ki çünkü...

'Kadercilik' tam da bu noktada başlıyor işe.
Hayat makinesine bağlı iki yürek hastasının tepkisizliğine ve kendilerinden başka birilerini yok etmeme direnişine karşı; kader...

'Yalan' hiç bu kadar güzel bir gerçekle örtüşemezdi herhalde
Sadece kendilerini eriten iki buz parçasının acısında gizliyken!
Bir mezarın kokusu öylesine genzi yakarken...
Tanrı bir armağanla bekliyor olmalı bu meleksiliği...

Susmak, yürek çarpıntısının her zerrende en şiddetli halini almaya başladığı an
Gitmek; gidebilmenin en güçlü somutu olduğunda,
Ve sen soyutluğu terk edemeyeceğini bildiğin için; ölmeyi 'en kutsal ibadet' saydığında

Artık 'sen=o' olmuştur...
İki bilinmeyenin birbirine eşitliği,
Çözümün sonsuzluğunda gizli...




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder